İman ile Amel Arasındaki Fark

03.11.2013 23:19

 

Amel, iradeye dayalı iş, davranış ve eylem demektir.
 
Esasen tasdik ve ikrar da birer ameldir.
Ancak amel deyince daha çok kalp ve dil dışında kalan organların
ameli anlaşılmaktadır.
Bu durumda iman ile amel birbirinden ayrı şeyler olmasına,
amelin imanın bir parçası olmamasına rağmen, her ikisi arasında çok sıkı
bir bağ ve ilişki bulunmaktadır.
 
a) Amel İmanın Ayrılmaz Parçası Değildir
 
Ehl-i sünnet bilginlerine göre amel, imanın parçası, rüknü ve olmazsa
olmaz unsuru değildir.
Bu sebeple bütün dinî esasları kalpten benimsemiş fakat çeşitli sebeplerle
buyrukları yerine getirmemiş veya yasakları çiğnemiş olan kimse,
işlediği günahı helâl saymadığı müddetçe mümin sayılır.
 
Çünkü:
 
a) Kur'ân-ı Kerîm'de "İman edenler ve sâlih amel işleyenler..."
diye başlayan pek çok âyet vardır
(el-Bakara 2/277; Yûnus 10/9; Hûd 11/23).
Bu âyetlerde iman edenlerle sâlih amel işleyenler ayrı ayrı zikredilmiştir.
Eğer amel imanın bir parçası olsaydı, "iman edenler" denildikten sonra bir de
"sâlih amel işleyenler" denmesine gerek olmazdı.
 
b) Bazı âyetlerde iman, amelin geçerli olabilmesi için şart kılınmıştır.
Meselâ: "Her kim mümin olarak iyi işler yaparsa, artık o, ne zulümden
ne de hakkının çiğnenmesinden korkar"
(Tâhâ 20/112) buyurulmuştur.
Eğer iman ile amel aynı şey veya amel imanın parçası olsaydı, o zaman ayrı
ayrı zikredilmezdi ve iman, amelin geçerli olmasının şartı sayılmazdı.
 
c) Bazı âyetlerde de büyük günahın imanla birlikte bulunabileceği ifade
edilmiştir.
Bunlardan birinde:
"Eğer müminlerden iki grup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin..."
(el-Hucurât 49/9; ayrıca bk. el-Bakara 2/178; et-Tahrîm 66/8) denilmiş,
büyük günah sayılan öldürme fiilini işleyerek ameli terkeden kişilerden
"müminler" diye söz edilmiştir.
 
d) Peygamber Efendimiz döneminden itibaren büyük din bilginleri, kalbinde
imanı bulunduğu ve bunu diliyle söylediği halde dinin emrettiği amelleri
işlemeyen veya bazı yasakları çiğneyen kimseleri –yaptıklarını helâl ve
meşrû görmedikleri sürece– mümin saymışlar, ancak bu kimselerin günahkâr
mümin olduklarını ifade etmişlerdir.
Bu, Ehl-i sünnet âlimlerinin ortak görüşüdür.
 
Amelin Gerekliliği ve İmanla Olan İlgisi
 
Amel ile iman arasında çok yakın bir ilişki vardır.
Kur'ân-ı Kerîm'in birçok âyetinde iman ile sahih amel yan yana zikredilmiş,
müminlerin sâlih amelleri işleyerek maddî-mânevî gelişmelerini sağlamaları
ısrarla istenmiştir.
 
Çünkü düşünce ve kalp alanından eylem ve hareket alanına çıkamamış olan
iman meyvesiz bir ağaca benzer.
Kalpte mevcut olan iman ışığının hiç sönmeden parlaması, giderek gücünü
artırması sâlih amellerle mümkün olabilir.
 
Ayrıca imanın olgunluğuna ermek, imanı üstün bir dereceye getirmek ve
böyle iman sahiplerine Allah'ın vaad ettiği sonsuz nimetlere kavuşmak için
de amel gereklidir.
İnsan sadece inanılması gerekli şeyleri tasdik eder, ameli
umursamayan bir tavır sergileyip yasakları çiğnerse, dine, Allah'a ve
Peygamber’ine olan bağlılığı yavaş yavaş azalır, günün birinde kalbindeki
iman ışığı da sönüp gider.
 
O halde amelin hem imanı güçlendirmede üstlendiği rol,
hem de müminin cehennem azabından kurtularak nimetlere ulaşmasına
aracı olması ve Rabbine karşı kulluk görevini gerçek anlamda yerine getirmesi
bakımından önemi çok büyüktür.