İcmali ve Tafsili İman
03.11.2013 23:16
İcmâlî İman
İnanılacak şeylere kısaca ve toptan inanmak demektir.
İmanın en özlü ve en kısa şekli olan icmâlî iman, tevhid ve
şehadet kelimelerinde özetlenmiştir.
Tevhid kelimesi:
Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah
(Allah'tan başka hiçbir İlah yoktur. Muhammed O'nun elçisidir)
cümlesidir.
Şehadet kelimesi de:
Eşhedü enlâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden
abdühû ve resûlüh
(Ben Allah'tan başka hiçbir İlah olmadığına, Muhammed'in
O'nun kulu ve elçisi olduğuna inanır ve tanıklık ederim)
ifadesidir.
İmanın ilk derecesi ve İslâm'ın ilk temel direği budur.
Gerçekte Allah'ı yegâne İlah tanıyan, Hz. Muhammed'i
O'nun peygamberi olarak kabullenen kişi, diğer iman esaslarını
ve Peygamberimiz’in getirdiği dini de toptan kabullenmiş demektir.
Çünkü diğer iman esasları bize Hz. Peygamber aracı lığıyla bildirilmiştir.
Öyleyse Allah elçisini tasdik etmek, getirdiği hükümleri
de tasdik etmek demektir.
İnanılacak şeyler ayrı ayrı söylenmediğinden dolayı bu imana icmâlî (toptan)
iman denmektedir.
Mümin sayılabilmek için, icmâlî iman yeterli olmakla birlikte,
İslâm'ın diğer hükümlerini ve inanılması gerekli olan şeylerin her
birini kişinin teker teker öğrenmesi zorunludur.
Tafsîlî İman
İnanılacak şeylerin her birine, açık ve geniş şekilde, ayrıntılı olarak
inanmaya tafsîlî iman denilir.
Tafsîlî iman üç derecede incelenir:
Birinci derece, Allah'a, Hz. Muhammed'in Allah'ın peygamberi olduğuna
ve âhiret gününe kesin olarak inanmaktır.
Bu, icmâlî imana göre daha geniştir.
Çünkü burada âhirete iman da yer almaktadır.
İkinci derece, Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret
gününe, öldükten sonra tekrar dirilmeye, cennet ve cehennemin, sevap ve
azabın varlığına, kazâ ve kadere ayrı ayrı inanmaktır.
Tafsîlî imanın ikinci derecesi amentüde ifade edilen prensiplerdir.
Üçüncü derece, Hz. Muhammed'in Allah katından getirdiği,
bize kadarda tevâtür yoluyla ulaştırılan bütün haberleri ve
hükümleri tasdik etmektir.
Bir başka ifadeyle, mânası apaçık (muhkem) âyet ve mütevâtir
hadislerle sabit olan hususların hepsine ayrı ayrı, Allah ve
Resulü'nün bildirdiği ve emir buyurduklarını da içine alacak
şekilde bütün ayrıntıları ile inanmaktır.
Bu durumda namaz, oruç, hac ve diğer farzları, helâl ve haram
olan davranışları öğrenip bütün bunların farz, helâl ve haram
olduklarını yürekten tasdik etmek tafsîlî imanın üçüncü derecesini oluşturur.
Müslüman olmayan bir kimse, icmâlî iman ile İslâm'a girmiş olur.
Bu iman üzere ölürse neticede cennete girer.
Fakat tafsîlî iman ile müslümanın imanı yücelir, olgunlaşır,
sağlam temeller üzerine oturur.
Bir insanın, Allah'ı ve O'ndan geleni gönülden tasdik ettikten sonra,
Hz. Peygamber'in açıkladığı buyruk ve yasakları bütünüyle, farzı farz,
haramı haram bilerek öğrenmesi, kabullenmesi ve uygulaması gerekir.
Tafsîlî imanın üçüncü derecesi, zarûrât-ı diniyye denilen ve inanılması
zorunlu bulunan bütün inanç, ibadet, muâmelât ve ahlâk hükümlerine
inanmayı içermektedir.